Fotoğrafçının biri ödül alma ihtirasıyla yanıp kavrulmaktaydı. Arkadaşlara çeşitli zamanlar irili ufaklı ödüller almışlardı. Kendisi de artık ödül almak istiyordu. Fotoğrafçılıkta ödül demek kıdem demek, yükselmek demek, itibar demekti. Bu hırsla savaş olan ülkelere bile gitmeyi teklif etti patronuna. Patronu kabul etmedi:
-Sen deneyimsizsin, seni esir alırlar , başımıza bela olursun.
-Bir kere olsun önemli bir habere gideyim o zaman.
-Niye haberi kaçıralım diye mi?
-Ama şans vermiyorsunuz ki güzel bir fotoğraf çekeyim.
-Şansı kendin yakalamalısın!
O ana dek hiç sihirli bir kare yakalayamadığı için “çaylak” muamelesi görüyordu. Bir kare yakalarım diye sürekli elinde fotoğraf makinesi ile dolaştı. Ayağı kayan adamın yüzündeki ifade, dondurmayı düşüren çocuk ve annesinin büyüyen gözleri.. Belki böyle şeyler yakalayabilirdi. Sokakta bir gürültü patırtı yakalasa hemen oraya koşuyordu. Belki bir kavga sahnesi yakalayabilirdi. Kavga eden ünlü ise bu ömrü boyunca ona yeterdi. Ama olmadı. İstediği kareyi bir türlü yakalayamadı.
Acaba ne yapmalıydı?…Düşündü, düşündü… Evet işte buydu. At kuyruğuna konan kelebeği fotoğraflamalıydı. Daha önce hiç böyle bir fotoğraf görmemişti. Fotoğraf makinesini aldı bir at çiftliğine gitti. İlk gün atları gözlemledi. At çoktu ama ortada kelebek yoktu. Kırlara gidip bin bir uğraşla kelebek yakaladı. Kelebeği atın kuyruğuna koydu. Fakat deklanşöre basana kadar kelebek uçuyordu. Yeniden kelebek yakalamak oldukça zordu. Ama adam hırslıydı bir tane daha yakaladı ve kelebeğin ayaklarına yapıştırıcı sürüp atın kuyruğuna yapıştırmaya çalıştı. At bu durumundan huylanmıştı. Kelebek de çırpınıyordu. Adam bir türlü net bir fotoğraf çekemedi. Kelebeği kuyruğa sabitlemeye çalışırken at adama şiddetli bir çifte attı. Adam yere yığılıp kalmıştı. At bakıcısı yardımına yetişti, hastaneye kaldırdılar.
Adamın karın dokusunda yırtılma meydana gelmişti. Ameliyat oldu, bir süre çalışamayacaktı. At bakıcısı adamın arkadaşıydı: Ona yardımcı olmak istedi:
-Fotoğraf çekmek için kendini telef ettin. Yapabileceğim bir şey varsa yapayım. Bu halde uzun süre çalışamazsın.
-At kuyruğuna konan kelebeğin fotoğrafını çekmek istemiştim.
-Ben çekeyim sana getireyim.
-Ben on senelik deneyimli fotoğrafçıyken beceremedim, sen nasıl çekeceksin?
-Bunda ne zorluk var anlamıyorum. Makineni ver senin için çekivereyim.
Adam bakıcının o fotoğrafı çekebileceğine inanmıyordu ama yine de fotoğraf makinesini verdi:
-Makineye zarar gelmesin de, fotoğraf mühim değil…
Ertesi gün at bakıcısı adama at kuyruğuna konmuş kelebek fotoğrafını gösterdi. Adam hayretle içinde kaldı.
-Fotoşop değil, değil mi?
-Ben fotoşoptan anlamam. Fotoğraf çekmesi daha kolay.
-Nasıl yaptın bunu?
-Patronun kurutulmuş kelebek koleksiyonundan bir tane aldım, atın sırtını sıvazlayıp kelebeği kuyruğuna iliştirdim. At hiç huylanmadı. Ben de deklanşöre bastım. İşte sana at kuyruğuna konmuş kelebek fotoğrafı…
“Bazen sorun sadece yetenektedir…”
”Bazen sorun sadece yetenektedir” herşeyi anlatmış … bilgilendirici bir hikayer