Be, ebe, gebe, geber!

Şermin sinirden tırnaklarını yiyordu? Dünya üzerinde bulunan en salak insanla evliydi. Her gün onun bir yerlerde geberip gitmesi için dua ediyordu. “Allah’ım ne olur bugün olsun akşam eve geri dönemesin, ya kamyonun altında kalsın, ya da belediye çukuruna düşsün!” diyordu.

Her gün beddua ettiği kocası Müştak’ın gamsız sırıtışına ve her lafın sonuna eklediği “be”lere çok  gıcık oluyordu:

-Yav gene olmadı Şermin bee !

-Unuttum bee!

-Yapma gız öyle mi beee!

Müştak her lafın sonunda koyun gibi “bee”lerdi. Gamsız, düşüncesiz biraz da aptal biriydi Müştak. Şermin’in zorla kafasına sokmaya çalıştığı bilgiler, kafatasının iç çeperlerinde bir iki tur attıktan sonra kulaklarından çıkar giderdi. Başarısızlıkta istikrar sağlamıştı.

Eşi Şermin ise sabırsız ve hırslı bir karaktere sahipti. İstediğinin hemen olmasını isterdi. Müştak ile yaşadığı birkaç ay sonunda hırsı törpülenmiş, vasata razı olur hale gelmişti. Başka da çaresi yoktu.

Peki bu çift nasıl tanışmıştı?

Şermin okul bitince az bir maaşla çalışmak yerine “zengin koca” ya kapak atarak kısa yoldan zengin olma hayallerine kapılmıştı. Hırslıydı, aceleciydi, ömrünü bordro mahkumu olarak geçiremezdi.

Fakat yaşıtı zenginler ya Şermin’le ilgilenmiyor ya da evlenmek istemiyorlardı. Sırf parası için de ihtiyarın birine varacak değildi. Yakın çevresinden ümidini kesince klavyeye sarılmış, paraya yeni konmuş birini avlamak için arkadaşlık sitelerine abone olmuştu.

Müştak ise evlilik açısından ümitsiz vakaydı. Fakat iyi niyetli biri olduğu için çevresi onu severdi. Arkadaşı Selim onun adına arkadaşlık hesabı açıp “sazan” adaylarıyla chat yapıyordu. Müştak’ı aptal ama köyde dönümlerce yeri olan biri gibi tanıtıyordu. Selim’in senaryosuna göre Müştak’ın köydeki babası ağır hasta olduğundan Müştak yakında dönümlerce arazinin sahibi olacaktı. Selim bu numarayı  Şermin’e yutturmuştu.

Müştak ile buluşan Şermin onun bu aptallığını görünce kendisine tuzak kurulduğunu düşünememiş, ailesini reddetmek pahasına tanımadığı Müştak ile evlenmişti.

Şermin yaptığı plana göre önce Müştak’ın babasının ölmesini bekleyecek sonra tek celsede boşayıp yüklü paraya konacaktı. Tek yapması gereken şu sefil hayata birkaç ay dayanmaktı. Fakat işler her zaman yolunda gitmiyordu. Bu salak adamdan gebe kalmış, kürtaj için de geç kalınmıştı.

Müştakın sigortası olmadığı için hastaneye gidemiyorlardı. Yeşil kart bile almayı akıl edememişti Müştak. Zaten istese de becerip yeşil kart çıkarttıramazdı.

Tek çare eve ebe gelmesiydi. Bugün olsun bir şeyi başarmalıydı Müştak. Çünkü Şermin’in sancıları sıklaşmıştı. Karnında taşıdığının ölü mü diri mi olduğunu bile bilmiyordu. Sabahleyin Müştak’a bir ebe bulmasını sıkı sıkı tembihlemişti. Ebeyi bulamazsan beni evde ölü olarak bulabilirsin diye de korkutmuştu. Bakalım Müştak bugün ebeyi getirebilecek miydi?

Müştak Akşama eve gelince “Sana bir müjdeli haberim var!” diyerek söze başladı. Müştak’ın bahsettiği müjde komşunun oğlunun askerden gelmesiydi. Böylelikle mahallenin bir ferdi sıkıntılı bir görevden sağ salim dönmüş oluyordu. Bu müjdeyi vermişti Müştak. Ebe işini ise daha evden çıkarken unutmuştu.

Müştak’ın sevinçli yüz ifadesi Şermin’in sözleriyle şaşkınlığa çevrildi.

-Ebe nerede Müştak? Ebe!

-Ne ebesi bee?

-Unuttun mu? Gebeyim gebe!

-Unuttum gene bee!

-Geber! Müştak Geber!

Yorum yapın