Karne heyecanı

Alacaktı karnesini sınıfını geçtiği zaman. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Bir kez daha toslamıştı tarihe, coğrafyaya, kimyaya. Tosss.. Çüşşş! Gene kaldın, sağa yanaş, diye geçirdi içinden. Hesabı kuvvetliydi ama evdeki hesabı nasıl verecekti. Bu imkan dahili sınırları çerçevesinin cep telefonu kapsama alanına sanal olarak dahi giremezdi. Sanki yüz bilinmeyenli yüzsüz bir denklem…Hay aksi şeytan, dedi içinden. Yine kimyası bozulmuştu. Gidip bir çekap yaptırmalıyım. Her sınıfta kalışında böyle oluyordu, 18 yaşına henüz girmesine rağmen kolesterolü 60lara fırlıyordu. Tansiyon desen yoktu. Keşke olsaydı. O zaman hiç olmazsa esaslı bir rapor alır, kaçardı. Evdeki dayaktan kurtulmanın, Dana Remzi olmadan sıyırtmanın tek yolu bu olmalıydı. Danalar kurbandır, öğrenciler kurbandır. Her ikisi de evde, balkonda ve bahçede beslenir. Beslemeyip de aç mı kalsındı konu komşu. Hani nerede yoksula da dağıtılacaktı?! Ey cimi ahali, eti senin kemiği benim deme bari…

Ama öyle bir rapor olacak ki, okulu değil, evi asamaya yarayan bir rapor. Hangi doktor anlar ki benim halimden, nafile, diye geçirdi içinden. Bütün gençlik hormonları inişe geçti. Sanki irtifa kaybeden bir uçak gibiydi.

Mahalleye gelince kemal Sunal kendisini şöyle boydan boya bir süzdü, selam verdi hatta. Sonra yol verdi saygıyla, “Karne alan çocuk velinimetimdir” dedikten sonra, ünlü mimikleriyle o da çaresiz kaldığını anladı.

Köşeyi döndü. Gene birileri işemişti akşam. Pis sarhoşlar, benim canım ders çalışmak ister mi böyle bir mahallede, dedi bağırarak. Üstelik karşı kaldırımdaki dilenci de tiksinti vericiydi. İğrendiği zaman testesteronu düşer, geleceğini, sağlığını falan unuturdu. “hay ben senin!”.

 “Sen dilenciysen ben de dertliyim, git başkasından al. Sen bana ver. Nah alırım şimdi harçlığımı!”.

“Hayatı tanıyamamışsın delikanlı. Sen de iç, bak ne iyi gelecek”.

“Bira mı şarap mı emmi?”.

“Ne içkisi oğlum, esrar çek, bak tiner de var, çek bir fırt, sınav mınav kalmaz, karnenin en sunturlusunu alır, altın vuruşunu yaparsın”.

Altın vuruş sakattı. Hadi onu anladık, o kadar aklımız var. Peki altın çıkış ne olabilir…Dur bakalım bir altın yol buldum, orada çıkarım herhalde.

Garajlarda en uzak şehre giden otobüse bilet aldı. Yanına çanta almadı. Evde delil bırakmamalıydı James Bond. Hem zaten eve girip, delil bırakacak cesareti de yoktu. Kendisi otobüste ruhu evdeki biricik kedisinde uyuyakaldı.

                                            – Bitti sanmayın arkası gelecek –

Yorum yapın